"Eskiden bizim memlekette uyuzlu beygirler gider sırtını kabuklu meşe ağacına sürterdi. Sen kendi sırtına uygun meşeyi başka yerde ara..." Bu söz, aslında yerel basının içinde bulunduğu durumu ne de güzel özetliyor. Her yerel gazete, her yerel haber sitesi, kendi okuyucusuna, kendi bölgesine hizmet etme iddiasında. Ancak, tıpkı uyuzlu beygirlerin kaşınan sırtlarını rahatlatmak için kabuklu meşelere koşması gibi, bazı yerel basın organları da kendi çıkarları, kendi dertleri için okuyucusunu kullanıyor.
Yerel basın, bir şehrin, bir ilçenin nabzını tutar. Oradaki insanların sesi, kulağı, gözü olur. Yerel sorunları gündeme getirir, çözüm önerileri sunar, yetkilileri denetler. Ama bazıları var ki, bu kutsal görevi unutup, kendi kabuklu meşesine sırtını dayamış, kendi çıkarı için okuyucusunu kaşıyor.
Son zamanlarda yerel basında artan yandaşlık, tarafgirlik, hatta iftira kampanyaları, bu durumu daha da vahim hale getiriyor. Birileri, kendi siyasi ya da ekonomik çıkarları için yerel basını adeta bir propaganda aracına dönüştürüyor. Doğru haber, tarafsız yorum, yapıcı eleştiri yerine, yalan yanlış bilgilerle, karalama kampanyalarıyla okuyucunun kafasını karıştırıyor.
Peki, bu durumda ne yapmalı? Okuyucu olarak, kendi sırtımıza uygun meşeyi, yani doğru ve güvenilir haber kaynağını bulmak zorundayız. Farklı yerel basın organlarını takip etmeli, haberleri karşılaştırmalı, doğruluğunu araştırmalıyız. Yerel basın kuruluşları da, kendi kabuklu meşelerinden uzaklaşıp, okuyucusuna, bölgesine karşı sorumluluğunu hatırlamalı. Tarafsız, dürüst ve ilkeli habercilik yapmalı, okuyucusunun güvenini yeniden kazanmalı.
Unutmayalım ki, yerel basın ne kadar güçlü ve güvenilir olursa, o bölge de o kadar gelişir, o kadar kalkınır. Uyuzlu beygirlerin kabuklu meşelere sürtündüğü bir yerel basın değil, sağlıklı ve güçlü bir yerel basın istiyoruz.