Hayatımızın dönüm noktaları vardır. Bazen bir öğretmenimizin sıcak bir sözü, bazen tesadüfi bir karşılaşma, bazen de içimizde yeşeren bir tutkunun peşinden gitme cesareti… Benim için bu dönüm noktalarından biri, Gebze Lisesi'nde resim öğretmenim Serpil Öner’in yeteneğimi fark edip beni yüreklendirmesiyle başladı.
…
O yıllarda karikatür çizmeye olan büyük sevgimi fark eden öğretmenim, çizgilerimi o dönemin efsane mizah dergileri olan Gırgır, Çarşaf ve Fırt gibi yayın organlarına göndererek beni hayallerime doğru ilk adımı atmam için cesaretlendirdi.
…
O günlerin heyecanı hala içimde taptaze duruyor. Bir çocuğun hayallerinin bu kadar ciddiye alınması, onun yeteneğine inanılması ne kadar kıymetli bir destekmiş meğer. Serpil Öğretmenim, sadece bir resim öğretmeni değil, aynı zamanda bir rehber, bir yol göstericiydi benim için.
…
Yıllar sonra, kader beni bambaşka bir kapıya, Türkiye Çocuk Dergisi’nin Cağaloğlu’ndaki mütevazı ama büyülü merkezine götürdü. Derginin yazı işleri müdürü Şaban Çibir ağabeyin sıcak karşılamasıyla başlayan bu yeni dönem, benim için adeta bir sanat okuluydu. O dar koridorlarda, o küçük odalarda, Türk çizgi romanının duayenleri Talat Güreli, Samim Utkun, Ragıp Derin, Vehip Sinan ve Muammer Erkul gibi ustalarla tanışma fırsatı buldum. Onları kendi masalarında, o büyülü çizgilerini kağıda dökerken izlemek, benim için paha biçilmez bir dersti.
….
O ustaların ellerinden çıkan karakterler, benim çocukluk hayallerimi süsleyen kahramanlardı. Şimdi ise onlarla aynı havayı soluyor, onların sohbetlerine kulak misafiri oluyor, hatta onlarla birlikte çayımı yudumlayabiliyordum. Onların mütevazılığı, işlerine olan tutkuları ve genç bir yeteneğe gösterdikleri ilgi beni derinden etkilemişti. Ben onları sevmiştim, onlar da beni… Aramızda samimi, sıcak bir bağ oluşmuştu.
…
Haftanın üç günü Gebze’den Cağaloğlu’na banliyö trenine kaçak biletsiz binerek gitmem, o atmosferi soluma arzumun ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu sanırım. Cebimde çoğu zaman yol parası olmasa da, o derginin kokusunu içime çekmek, o ustaların yanında bulunmak benim için her türlü zorluğa değerdi. O günler, benim için sadece bir dergi merkezi değil, aynı zamanda bir ilham kaynağı, bir umut ışığıydı.
Ve sonra o mucize gerçekleşti. Benim amatör çizgilerim, Türkiye Çocuk Dergisi’nin sayfalarında yayınlanmaya başladı. O küçücük karikatürler, benim için dünyalara bedeldi. Hayranlıkla izlediğim o ustalarla aynı sayfalarda yer almak, benim için en büyük ödül, en büyük motivasyon kaynağıydı.
…
O Cağaloğlu sabahları, o kaçak tren yolculukları, o usta çizerlerin yanındaki heyecanlı bekleyişlerim… Hepsi, bir çocuğun hayallerinin peşinden gitmesinin, doğru insanların desteğiyle neler başarabileceğinin en güzel kanıtı olarak hafızamda yerini koruyor.
…
O günler olmasaydı, belki de içimdeki o çizgi sevgisi bir köşede unutulup gidecekti. Serpil Öğretmenime, Şaban Çibir ağabeye ve o değerli ustalara minnettarım. Onlar, benim çocukluk hayallerime can veren kahramanlardı. Ve o Cağaloğlu sabahları, benim için hala en güzel başlangıçların simgesi olmaya devam ediyor.