olaygazetecilik @ hotmail.com

Hayat, bazen en büyük tesadüfleri en beklemediğimiz anda karşımıza çıkarır. Bizi alıp geçmişteki o tozlu, sararmış anılara götürür. Şimdilerde günlerdir televizyonlarda, gazete manşetlerinde konuşulan o hüzünlü isimle, Güllü ile kesişen yolumuz da işte öyle derin, öyle kaderin ördüğü bir ağdır.

Kırmızı Elbiseli İlk Kıvılcım

Takvimler 80'leri gösteriyordu. Mekan, Gebze, Darıca Bayramoğlu'ndaki Erdem Kardeşler Gazinosu. Bizler, yerel basının heyecanlı, idealist genç gazetecileriydik. Bahri Erdem Abi, vizyonuyla parlayan, müthiş bir gazeteci dostuydu. Bizi yanına çekti ve geleceğin o büyük sesini işaret etti. Adı o zamanlar sadece Gülperi idi.

Bahri Abi, "Bu kızın sesi çok iyi," demişti. Bizim magazincilik hevesimiz, o an o sese değil, yüzünün güzelliğine odaklandı. "Türkiye Yüz Güzeli" diyelim dedik!

O anki magazin refleksiyle, üzerindeki kırmızı elbisesiyle bol bol yakın plan fotoğrafını çektik. Yüzü ışıl ışıldı. O fotoğraflar, yılların arşivi içinde kayboldu ama o kırmızı elbise, o masum bakışlar, hafızamın en net köşesinde durur. Biz onu "yüz güzeli" ilan etmek istedik. Yerel basında haber yaptık ama ulusala gönderdiğimiz o haber, bir karşılık bulmadı.

Belki de kader, onun şöhret yolunu yüzünden değil, doğrudan kalbinden, o güçlü sesinden geçirecekti.

Radyodan Yükselen Tanıdık Ses

Yıllar aktı, Gebze’de radyoculuk yaptığımız döneme geldik. Kasetçalarımızda sıkça çalan bir ses vardı: Güllü. İlk kaseti "Oyuncak Gibi"nin nağmeleri stüdyomuzu doldururdu. O sesi ne kadar sevdik, ne kadar sahiplendik... Ama o Gülperi'nin, o Güllü olduğunu asla bilemedik.

Yıllar sonra Tuzla’ya yerleştiğimizi öğrendiğimizde, bir tuhaf sevindik. Ah, kader! Bizim Gebze'de ilk haberini yaptığımız o güzel yüz, şöhret olduktan sonra bize bu kadar yakınmış.

Ta ki o acı habere kadar...

Güllü vefat etti. Aylardır konuşulan bu acı olay, bizim için sadece bir haber değildi. O an anladık ki, bizim "Yüz Güzeli" Gülperi'miz, meğer o meşhur, o çok sevdiğimiz Güllü’ymüş.

Kaderin En Buruk Cilvesi

Hüzün, hayatımdan silinmez bir iz bıraktı. Ama kaderin asıl oyunu, cenaze töreninde çıktı karşıma. Tuzla’da... Gazeteci olarak, bir zamanlar ilk kez "şöhret olsun" diye haberini yaptığım o ismin cenaze töreninde görev yapmak... Bu, yüreğimde derin bir sızı, anlatılmaz bir burukluktu.

Ve son perde... Yazı İşleri Müdürümüz Hande Kocaman, ölüm şeklini takip ederken, ortaya çıkan tesadüf: Güllü, ölümünden kısa süre önce Hande’ye menajerlik teklif etmiş! Hande, kim olduğunu bilmeden bana danıştığında, ben de  "Boş ver bu işleri, sen  gazeteciliğini yap...Senin işlerin değil bunlar" demiştim. Güllü olduğunu bilmeden, ona ve Hande Kocaman'a  sırt çevirmiştim...

Şimdi aylardır o Güllü konuşuluyor. İşin sonunda ne çıkacak bilemiyorum. Ama ben biliyorum ki; o bir zamanlar benim ilk fotoğrafını çektiğim, adına "Gülperi" dediğim o genç kız, sahne ışıkları, şöhret, hüzün ve nihayetinde ani bir veda ile dolu bir hayat yaşadı.

Biz onu yüzüyle, o ise bizi sesiyle fethetti. Huzur içinde uyu, Gülperi... Huzur içinde uyu, Güllü... Anıların, bizimle Tuzla ve Gebze arasında bir köprü gibi kalacak....