olaygazetecilik @ hotmail.com

Hayat, çoğu zaman başarı hikayeleriyle parlatılmış bir vitrin gibi sunulsa da, gerçek büyüme hikayeleri sahne arkasında, kayıpların gölgesinde yazılır. Başarısızlık, sandığımız gibi bir sapma değil; çoğu zaman esas yolun ta kendisidir.

Herkes hayat yolculuğunda tökezler. Ama bu tökezleyiş bir düşüş değil, bir duraktır. Ve bazı duraklar, hızla geçilmek için değil, durup çevremize bakmak, kendimize dönmek, iç sesimizi duymak içindir. Başarısızlık da işte böyle bir duraktır: Sessiz ama öğretici, soğuk ama dürüst.

Yunan filozofu Epiktetos şöyle der: “Zorluklar insanı geliştirir, kolaylıklar ise uyuşturur.” Modern çağın hız ve başarı takıntılı gündeminde bu sözü hatırlamak, neredeyse bir direniş haline geldi. Çünkü başarısızlık, özensizce geçilmek istenen bir durak değil, karakterin ve vizyonun yeniden şekillendiği bir atölyedir.

Bir öğrenci düşün: Defalarca mülakattan elenmiş. Başarısızlıktır bu. Ama aynı öğrenci, her eleniş sonrası kendini daha doğru ifade etmeyi, ses tonunu ayarlamayı, kelimeleri seçmeyi öğrenir. Sonunda kazandığı sadece bir iş değildir; bir özgüven mimarisidir. Başarısızlık burada bir sınav değil, bir tasarım sürecidir.

Ya da bir müzisyen: Besteleri yıllarca kimse tarafından dinlenmemiştir. O yıllar, dışarıdan "kaybolmuş zaman" gibi görünse de, aslında onun ruhunu derinleştirmiş, iç melodisini rafine etmiştir. O sessizlik yılları olmasaydı, belki de kendine has sesi hiç doğmayacaktı.

Hikayelerin en samimi olanları, başarısızlıkla yüzleşenlerin satır aralarında gizlidir. Mesela Japon çömlek sanatı Kintsugi'yi düşün. Kırılmış bir seramik, altınla yeniden birleştirilir. Kırıklar gizlenmez, tam aksine sergilenir. Çünkü o çatlaklar, objeye değer katar. Aynı prensip insan için de geçerli: Geçmişteki başarısızlıklarımız, kim olduğumuzu anlatan altın damarlarımızdır.

 Ancak modern hayat bize bunu söylemez. Sosyal medyada herkesin hayatı “filtrelenmiş başarılarla” doludur. Bu yanılsama, başarısızlığı kişisel bir eksiklik gibi gösterir. Oysa gerçek tam tersidir: Başarısızlık, sadece cesur olanların yaşayabileceği bir deneyimdir. Çünkü denemek, risk almaktır. Ve risk, her zaman bir hikayeye dönüşür.

 Başarısızlık anında durabilmek cesaret ister. O anı kaçırmamak gerekir. Çünkü orada bir kırılma yaşanır: ya geri çekilirsin ya da yeniden kurarsın kendini. Bu kırılma anı, seni ya hayal kırıklığına hapseder ya da daha özgün bir yolculuğun ilk adımı olur.

 Kimsenin duymadığı bir fizikçi olan Rosalind Franklin, DNA’nın yapısının çözülmesinde temel katkıyı yapmasına rağmen, adını tarihe altın harflerle yazdıramadı. Ancak onun başarısızlık gibi görülen gölgede kalmışlığı, bilimin gerçek hikayesinde çok şey öğretti: Bazen başarısızlık, sadece yanlış zamanda hakikati söylemekten ibarettir.

 

Unutma dostum, bazı duraklar başarıya çıkmaz; ama seni sen yapan yolculuğun ruhunu taşır. Orada öğrenilenler, rakamlara, CV’lere ya da alkışlara sığmaz. Onlar, sadece yürümeyi bırakmayanların ruhuna işler.

 

Ve en sonunda, hayat senden bir başarı hikayesi istemez. Hayat senden, gerçek bir hikaye ister.

 

Başarısızlık bu hikayenin en güçlü karakteridir. Onu yazmaktan korkma.