olaygazetecilik @ hotmail.com

 

“Bugün kendim için ne yapmalıyım?”

Her sabah bu soruyla başlıyorum güne. Aynı sokaklardan geçiyorum; aynı kaldırım taşları, aynı köşe başı, aynı sessiz sokaklar...

Ama zihnim, her seferinde başka bir yolda.

 

Bedenim bir ritmi izliyor. Zihnim, o ritmin içinde çözülüyor.

Sabah yürüyüşleri benim için bir egzersiz değil; bir tür iç temizlik, zihinsel sadeleşme.

Dış seslerin sustuğu yerde iç sesin konuşmaya başladığını fark ettim.

 

Tıpkı bir telefon gibi zihnim de…

Gereksiz uygulamalar açık kaldığında yavaşlıyor, yoruluyor.

Yürümek, bu uygulamaları tek tek kapatmak gibi.

Gürültüsüz, yönsüz, amaçsız gibi görünen ama aslında en net adımlarla yürüyen bir sessizlik hali.

 

Ben sabah yürüyüşünü bir “reset tuşu” olarak görüyorum.

Ne kadar dağınık, yorgun ya da moralsiz olsam da...

O adımlar beni kendime hizalıyor.

Beden ve zihin... Aynı ritimde, aynı tempoda bir uyum yakalıyor.

 

 

Gösterişsiz Ama Güçlü

 

Herkes zorlaştırıyor:

Spor salonu üyeliği, detoks suları, kalorimetre uygulamaları…

Ama işin sırrı bence: Sadelik ve tutarlı olabilmekte.

 

Benim denklemim:

Yürüyüş + Su + Dingin bir kahvaltı = Denge

 

Sabahları evde kendi hazırladığım bir kase meyveli yoğurt, birkaç fındık, bir muz.

Ne gösterişli ne de cezbedici.

Ama bedenime ve zihnime “bugün senin tarafındayım” diyen bir jest gibi.

 

 

Ekransız Yürümek, İç Sese Kulak Vermektir

 

Telefon cebimde ve sessizde.

O anın dikkatini bölmesine izin vermiyorum.

Çünkü gerçek farkındalık ekranda değil, çevrende.

Yoldaki taş, ağaçtaki kuş sesi, yüzüme çarpan serinlik…

Bunlar konuşuyor aslında.

Yürürken gelen bazı soruların cevabı ise, yürüyüş bitince geliyor.

 

Çünkü yürümek, düşünmemek için değil; düşüncelerin netleşmesine alan açmak için var.

 

 

Kendime Koyduğum 3 Net Kural:

 

1. Her sabah, aynı saatte yürü.

2. İlk öğününü zihnini ve bedenini rahatlatacak şekilde tasarla.

3. Yürürken ekransız kal. Dış ses değil, iç ses duymak için.

 

 

Yürümek sadece kalori yakmak değil.

Zihinsel yükleri adım adım hafifletmek.

Ruhun düğüm olmuş yerlerini çözmek.

Bazen, içindeki sorulara cevap değil, sadece sessiz bir eşlikçi olmak.

 

Ve sonra fark ediyorsun ki:

“Yol aynı olsa da, yolculuk hep başka.”