olaygazetecilik @ hotmail.com

Gençler Neden Dini Sev(e)mez?

Bazen susar bir genç. Konuşmaz. Gözlerine baksan boşluğun içinden geçen bir yol görürsün.

Ne inançsızdır, ne de dindar.

Sadece yorgundur...

Bir şeyleri sevememiştir henüz. Sevilmemiştir belki de. Belki de bu yüzden, dini de sevememiştir.

 

Bugün Türkiye’de milyonlarca genç, Allah’tan değil ama Allah adına konuşanlardan, din adına uygulananlardan, sevgi yerine korku dayatanlardan soğumuş durumda. Bu sadece bir inanç meselesi değil; bu bir temsil, bir güven, bir aidiyet, bir hakikat meselesi.

 

Bir genç Kur’an’a değil, onu ezbere okuyan ama adaletsiz olanlara kırgındır.

Bir genç Peygamber’e değil, onun ismini dilinden düşürmeyip kalbinde kibir taşıyanlara tepkilidir.

Bir genç namaza değil, namazı gösterişe dönüştürüp gözyaşı dökmeyenlere mesafelidir.

 

Çünkü din; yüceliğini, anlatanların halinden kaybetti.

 

Ve genç, sezgisiyle bunu fark eder.

Hakikatin sureti başka, gerçeği başkaysa, çekilir.

Gözünü kaçırır. Uzaklaşır. Ama unutmaz.

 

Bugünün genci sessiz. Ama o sessizlikte sitem, soru, arayış, bazen isyan var.

Duyulmadıkça öfkeleniyor, anlaşılmadıkça küskünleşiyor.

Onlara “sapıttınız” diyenler çok, “ne yaşıyorsun” diye soran yok.

Dine ilgisizler belki ama dinin asli meselelerine aç.

Adalet, merhamet, tevazu, vicdan, hakikat…

Aslında bunlara hasretler.

 

Ama önlerine konulan sadece cehennem korkusu, haramlar listesi, yasaklar kataloğu.

 

Kutsalın ağırlığını değil, taşıyanların kibrini görüyorlar.

 

Hiçbir genç, küçümsendiği bir yere ait hissetmez.

Hiçbir genç, azarlanarak bir hakikate yaklaşmaz.

Hiçbir genç, tehdit edilerek secdeye varmaz.

 

Çünkü gençlik; zorla değil, yürekle yürür.

 

Bugünün gençlerine sunulan dindarlık;

Zoraki,

Sevimsiz,

Yük taşıyormuş gibi bir hal aldı.

Sanki din, gönüllere değil, omuzlara yüklenen bir çuval gibi.

Oysa asıl din, ruhu hafifleten, kalbi arındıran, vicdanı yumuşatan bir esenliktir.

 

Gençler dua etmiyor diye ayıplanıyor ama o genç yıllardır annesinin sabahlara kadar ağlayışını izleyerek büyümüş.

Gençler camiye gitmiyor diye kınanıyor ama o camide geçen yaz bir hocanın yaptığı rencide edici konuşmayı hâlâ unutamamış.

Gençler isyan ediyor diye dışlanıyor ama sığınacakları bir kucak, dertleşecekleri bir gönül, kendilerini anlatacakları bir dil yok.

 

Kimse sormuyor:

“Evladım, ne hissettin o an?”

“Allah senin hayatında ne demek?”

“En son ne zaman yalnız kaldığında kalbinden bir ses duydun?”

 

Oysa hakikate giden yol, soruyla başlar.

Yargılayan değil, merak eden kalp arındırır.

 

İslam, hâl ile sevdirilirse kök salar.

Gözyaşıyla anlatılırsa tesir eder.

Kalpten geçerse kalbe ulaşır.

 

Ama bugün din, bir marka gibi, bir etiket gibi, bir kalıp gibi sunuluyor.

Hakikatin inceliği yerini şeklin kabalığına bırakmış durumda.

Öz kaybolmuş, kabuk yüceltilmiş.

 

Gençlerin buna tahammülü yok.

Çünkü zihinleri açık. Kalpleri hassas.

Onlar gürültüyü değil, derinliği arıyor.

 

Peki Ne Yapmalı?

Gençlere, hakikati yeniden nasıl sevdirebiliriz?

 

Gençlere:

1. Dinden değil, kalbinden başla.

Kendine dürüst ol. Gerçekten neye inanıyorsun? Ne seni kırdı? Ne seni soğuttu? Sorularını bastırma. Onlar senin mayan.

2. Ruhu yormayan bir inançla tanış.

Korku merkezli din anlatılarına değil; adalet, sevgi ve dengeyle dolu hakikate yaklaş. Allah sadece gözetleyen değil; göğüsleyen, bağışlayan, bilen.

3. Öze sadık ol ama biçime tutsak olma.

Giydiğinle değil, yürüdüğün yolla ölçül. Samimiyetin, tesettürden önce gelir. İhlasın, ritüelden üstündür.

4. Dinlemeyenleri değil, yaşayanları örnek al.

Çok konuşan değil, güzel yaşayan insanları izle. Gerçek dindar, çok bilen değil; çok hisseden kişidir.

5. Dinle inancı ayırmayı öğren.

Kötü temsil edilen bir şeyin aslı da kötü demek değildir. İnsan hata yapar, hakikat ise şaşmaz.

 

Ailelere:

Çocuklarınızın kalbini kaybettiğinizde kazandığınız dindarlıklar boştur. Zorla namaz kıldırmak yerine neden namaz kılındığını anlatın. Sevgiyle büyüyen bir evlat, Allah’tan korkmaz; Allah’ı sever.

 

Din Görevlilerine:

1.Dili yumuşatın. Sesinizi değil, kalbinizi yükseltin.

2.Gençleri dinleyin. Vaaz değil, diyalog kurun.

3.Hutbe değil, hal ile örnek olun.

4.Allah korkusunu değil, Allah sevgisini çoğaltın.

Gençlik sizin için bir tehdit değil, emanettir.

 

Topluma ve Medyaya:

1.Gençleri etiketlemeyin. Her giyineni sapkın, her susanı küfür ehli görmeyin.

2.Sosyal medyada dine dair her tartışmayı linç yarışına çevirmeyin.

Maneviyatı konuşmak serbest olmalı ama yargılamadan, küçümsemeden.

 

Belki de gençler dinden uzaklaşmadı.

Belki de din, gençlerin kalbini yitirdi.

Ve belki de her şeyin başı şu soruyu sormaktan geçiyor:

“Ey genç kardeşim, seni kim incitti?”

Bu soruyu gerçekten sormadan, bu ülkenin geleceğini yeniden inşa edemeyiz.

Gençler bu ülkenin yarını değil; bugünün kayıp hikayesidir.

Hakikat hâlâ orada.

Yeter ki, yolu gösterenler ellerindeki sopayı bıraksın…

Ve gençlerin kalbine, yeniden merhametle yürüsün.