Başarılı Olmak Zorunda Değilsin Ama Yararlı Olmak Zorundasın
“Seni alkışlayan kalmayacak. Ama belki biri, senin sayende hayatta kalacak.”
Gece yarısı… Şehrin ışıkları çoktan sönmüş. Telefonlar çekmiyor. Siren sesleri karanlığın içinde yankılanıyor. Bir adam, elinde paslı bir levye ile molozların arasına giriyor. Ne adını bilen var, ne mesleğini soracak bir kamera. O, yalnızca bir hayat kurtarmak için orada. CV’sinde bu an olmayacak, ödül törenlerinde ismi okunmayacak. Ama birinin kalbinde, ömür boyu yaşayacak.
Yararlılık işte böyle doğar. Sahne ışıkları kapandığında, flaşlar patlamadığında, kimsenin görmediği anlarda. Başarı, bugünün dünyasında vitrinde parlayan bir mücevher gibidir; göz alıcı ama kırılgandır. Yararlılık ise arka raflarda unutulmuş, tozlu bir alet… Kimse fark etmese de zamanı geldiğinde hayat kurtarır. Biz, ışığın peşinde koşarken ısıyı kaybettik.
Bir öğretmen, deprem sonrası çadırda ders anlatıyor. Ne bir sponsor logosu var ne de sosyal medyada paylaşım. Ama o gün, o çocukların geleceğine yeniden umut ekiyor.
Bir fırıncı, soğuk bir kış günü ekmeklerini ücretsiz dağıtıyor. Faturası kabarıyor ama komşularının hafızasında silinmez bir iz bırakıyor.
Rakamlar gerçeği çıplak haliyle önümüze koyuyor: TÜİK’e göre 2024’te gönüllü faaliyetlere katılım oranımız sadece %4,7. OECD ortalaması %28. Yani her 100 kişiden 95’i, kendi dar çevresinin dışında hiçbir katkı sunmuyor. Bu yalnızca ahlaki bir sorun değil; toplumsal dayanıklılığımız açısından da ciddi bir alarm.
UNDP’nin 2022 verileri daha da çarpıcı: Afet sonrası toparlanma süresi, gönüllülük oranı yüksek ülkelerde %37 daha kısa. Yararlılık, yalnızca “iyi insan” olmanın değil, bir toplumun hayatta kalmasının da sigortası.
Kültürümüz bize yıllardır şu ikilemi fısıldıyor:
Fark yarat ama görünür ol.
Katkı sun ama trend ol.
Değer üret ama takipçi kazan.
Sonuç? Parlayan ama köksüz hayatlar… Başarılı görünen ama topluma faydası olmayan bireyler.
6 Şubat depreminde enkaz başına ilk koşanlar, sosyal medya listelerinde adı olmayan, “başarı hikayesi” yazmayan insanlardı. O gün anladık ki: Başarı hayatta kalmaya yetmez; yararlılık, hayatta tutar.
Yararlı olmak, büyük unvanlar ya da milyon dolarlık bağışlarla sınırlı değil. Üç temel halkası var:
Bireysel Yararlılık: Yakın çevrene destek olmak; zor günde aramak, kapıyı çalmak, el uzatmak.
Yerel Yararlılık: Mahallene katkı sunmak; afet gönüllüsü olmak, kütüphanelere kitap bağışlamak, yerel sorunların çözümüne katılmak.
Toplumsal Yararlılık: Politik, bilimsel veya kültürel alanda geniş kitlelere fayda sağlayan kalıcı değişimler yaratmak.
Bir toplum ancak bu üç halka sağlam olduğunda çöküşe direnebilir.
Medeniyetleri ayakta tutanlar, yalnızca “parlak liderler” değildir; çoğunluğun yararlılığıdır. Osmanlı’daki vakıf sistemi yüzyıllarca yoksuldan öğrenciye, hayvanlardan yolculara kadar geniş bir kesime hizmet etti. II. Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin “Home Guard” birlikleri, mahallelerini koruyan sivillerdi.
Bugün bireysel başarı hikayeleri öne çıksa da kriz anlarında aynı gerçeğe dönüyoruz: Yararlılık olmadan medeniyetin temeli çürür.
Başarı kötü değildir. Ama yararlılıkla birleşmediğinde, içi boş bir heykeldir. Bir iş insanı kazancını toplum yararına kullandığında, bir sanatçı ününü adaletsizliği görünür kılmak için harcadığında, bir akademisyen bilgisini halka ulaştırdığında… İşte o zaman başarı, gerçek anlamını bulur.
Yararlılık, bir defalık bir jest değil; başladığında hayatının parçası olur.
Bireysel seviyede: Ayda en az bir gönüllü faaliyete katıl, komşularını tanı, yardım ağı kur.
Yerel seviyede: Mahallendeki okula, kütüphaneye, sosyal merkezlere destek ol; belediyenin afet planlarında yer al.
Toplumsal seviyede: Uzmanlığını sosyal faydaya dönüştür; sivil toplum kuruluşlarına düzenli katkı sağla.
Ekonomik kriz, doğal afet, salgın… Hepsi aynı gerçeği hatırlatıyor: Yararlılık bir iyi niyet jesti değil, hayatta kalma stratejisidir. Dayanışma olmadan hiçbir kriz atlatılamaz.
Bir gün, farkında bile olmadığın küçük bir davranışın, birinin hayatını değiştirecek. Kimse bilmeyecek, kimse alkışlamayacak. Ama sen, dünyanın en önemli işini yapmış olacaksın.
Başarı seni yukarı taşır; yararlılık seni insan yapar.
Birini değiştirmeden ölme.
Birine yük olmadan yaşa.
Görünmeden ışık ol.
Çünkü ödüller tozlanır, alkışlar susar; ama yararlı insanların açtığı yollar, nesiller boyu kapanmaz.
Ve unutma: Başarı, sana bir yer kazandırır; yararlılık, sana bir anlam kazandırır. Anlamı olan insan, kaybolmaz.



